VAN, BİTLİS VE DOĞUBEYAZIT

 VAN

Seyahatimizin ilk durağı olan Van'a 3 Eylül 2021 tarihinde Ankara kalkışlı uçakla vardık. Havalimanından araba kiralayıp otelimizin bulunduğu şehir merkezine geldik. Geç vakitte vardığımız için ilk gecemizde şehir merkezini dolaşmaya karar verdik. Van'ın şehir merkezi; çok canlı, cıvıl cıvıl yapısıyla bizde güzel bir izlenim uyandırdı. Merkezde meşhur olan Cumhuriyet Caddesi boyunca birçok kafe ve restoran bulunuyordu ve hepsi oldukça kalabalıktı. Burada biraz yürüyüş yapıp merkezi keşfettikten sonra sabah erkenden başlayacağımız yolculuğumuzda dinç olmak için erkenden yattık.

Van Merkez manzaramız

BİTLİS

Sabah saat 5 sularında Van'daki otelimizden çıktık ve Bitlis'e doğru yola koyulduk. İlk hedefimiz tabii ki karnımızı doyurmaktı. Tatvan'a giriş yaptığımızda karşımıza " Tatvan Kahvaltı Marketi " adında, insanların gelip ihtiyacı olan kahvaltılıkları paket halinde aldığı bir dükkan karşımıza çıktı. Buradan haşlanmış yumurta, bal-kaymak, tahin-pekmez, çeşitli peynir ve ekmek alarak kendimize aldıklarımızı yiyebileceğimiz bir petrol istasyonu bulduk. Bu istasyonun sahipleri bize çay ikram ettiler ve ayaküstü yolculuğumuzun en güzel kahvaltılarından birini yaptık. 

Bitlis Kahvaltı Marketi

AHLAT SELÇUKLU MEZARLIĞI


Karnımız doyurduktan sonra ilk durağımız olan Ahlat Selçuklu Mezarlığına doğru yola çıktık. Burası Van merkezden yaklaşık 2.5 saat uzaklıkta ve Ortaçağ dönemine ait en büyük Türk-İslam mezarlığı olarak bilinmekte. Oldukça büyük bir alana yayılı olan mezarlığın ortasına yol yapılmış ve bu şekilde ziyaretçiler ücretsiz olarak giriş yapıp bu abideleri görme fırsatını elde ediyor. Mezar taşlarının büyüklüğü ve üzerindeki yazıların işçiliği daha görür görmez bizi etkisi altına alan özelliklerindendi. 

Bu mezarlığı gezdikten sonra çevresinde bulunan Kümbetleri ve Harabeşehir'i de ziyaret edip yolculuğumuzun ikinci durağı olan Nemrut Krater Gölü'ne gitmek için Tatvan'a geri döndük.

NEMRUT KRATER GÖLÜ

Krater Gölü Manzaramız

Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, yolculuğumuz boyunca özellikle Van Gölü'nün etrafındaki yollar çok güzeldi. Hiçbir sıkıntı olmadan rahat rahat araba sürdük. Ancak Nemrut Gölü'ne giden yol dağlık bir alanda olduğu için yavaş ve dikkatlice gitmemiz gereken bir yoldu. 

Yolun başında iki seçeneğiniz var: 

1- Gölün kenarına kadar gidip yüzebilirsiniz. 

2- Kraterin tepesine yakın bir yere park edip yukarı doğru yürüyebilirsiniz.

 Nitekim biz 2. seçeneği seçtik ve kraterin panoramik manzarasını görmek için yürümeyi tercih ettik. Ancak yürüyüşümüz sadece yokuş yukarı olduğu için bizi biraz zorladı. Aynı zamanda ziyaret etmek istediğimiz birçok yer olduğundan dolayı, 2.5 km sonrasında pes ettik. Kraterin tepe noktasına çıkamamamıza rağmen yine de manzaramız büyüleyiciydi.

Yürüyüşümüzün özeti. 96 kat tırmanmışız.


Obsidyen Taşı

AKDAMAR ADASI

Bu zorlu yolculuğumuzdan sonra Bitlis'e veda edip Van 'ın Gevaş ilçesinde bulunan Akdamar Adası'na geldik. Gevaş iskelesinden bu adaya her yarım saatte bir tekneler kalkıyor. Ücreti tekneye bindikten sonra ödüyorsunuz. Bu nedenle yanınızda kağıt para bulunduğundan emin olun. Dönüş için de ayrıca bir para ödemiyorsunuz.



Van Gölü'nde 20 dakikalık bir tekne sefasından sonra Akdamar Adası'na vardık. Ada'ya indiğiniz anda karşınıza müze gişeleri çıkıyor. Buradan bilet veya müze kart alarak geçebilirsiniz veya bizim gibi hali hazırda müze kartınız varsa girişteki görevlilere gösterip gezinize başlayabilirsiniz. 

Bu adanın özelliği içinde Ermenilerden kalma, 915 yılında yapımına başlanan bir kilise bulunması. Kilisenin dış cephesinde bulunan kabartmaların her biri İncil'den bir olayı yansıtmaktadır. Hem konumu hem mimarisi ile Van'a gelenlerin gitmesini tavsiye edeceğim yerlerden birisi oldu. 

Akdamar Kilisesi

Bu uzun yolculuktan ve dağ tırmandıktan sonra merkeze gitmeden Van kahvaltısı yapmaya karar verdik ve yolumuzun üzerindeki bir kafeye oturduk. Burada kahvaltımızı yaptıktan sonra kendimizi otele atıp dinlenmeye karar verdik. 


AĞRI- DOĞUBEYAZIT

Pazar günü Van'daki son günümüzdü ve görmek için sabırsızlandığımız bir yer olan İshak Paşa Sarayı için Ağrı'ya gitmeye karar verdik. Sabah yine erken saatlerde otelden çıkışımızı yapıp bu sefer ters istikamete doğru yola çıktık. 2 saatlik bir araba yolculuğundan sonra İshak Paşa Sarayı'nın bulunduğu dağı çıkmaya başladık. Sarayı ziyaret etmeden önce manzarayı izleyip keyfine varabileceğimiz panoramik saray manzarası olan bir kafeye oturduk. Buradan hem sarayı, hem de Urartu Kalesi'ni aynı kare içinde seyretme şansına eriştik. 

İshak Paşa Sarayı

Manzaraya karşı çayımızı içtikten sonra İshak Paşa Sarayı'na giriş yaptık. Ancak içeride eski sahiplerinden kalma herhangi bir eşya bulunmuyor. Bu nedenle sadece sarayın mimarisine ve içindeki süslemelere bakabiliyorsunuz ve odaları gezebiliyorsunuz. Ancak sarayın içinin merkezi ısıtma sisteminin olması ilgimizi çeken ayrıntılardan bir tanesiydi.

Urartu Kalesi

Doğubeyazıt'a olan gezimizi sonlandırdıktan sonra Ağrı dağını uzaktan da olsa görmek uğruna yolda manzaralı bir yerde durduk ve güzel bir fotoğraf çektik.

 Sonra da günün son durağı olan Muradiye Şelalesi'ne doğru yola çıktık. İki gündür erken kalkmaktan ve sürekli araba kullanıp yürümekten dolayı bitap düşmüştük. Bu nedenle şelaleyi de hızlıca görüp havalimanına gittik. Burada 3-4 saat uçağımızı bekleyip Ankara'ya döndük. 

Genel hatlarıyla görmek istediğimiz çoğu yere gidip Türkiye'nin zenginliğinin tadını çıkardığımız için mutluyduk. Uzun zaman unutmayacağımız bir anı olarak kalacak.

Yorumlar

Popüler Yayınlar