PERA MÜZESİ

İstanbul'a gelip iki hafta yurtta duvarlara bakarak yattıktan sonra artık dışarı çıkmanın vaktidir diyerek metroya atladım ve kendimi kalbimde çok özel bir yeri olan bir tabloyu görmek için Pera Müzesi'nin merdivenlerini çıkarken buldum. Tabi ki de bu tablo Kaplumbağa Terbiyecisi idi...


Müzeye çok bir araştırma yapmadan sırf Kaplumbağa Terbiyecisi'ni görmek için gittiğimi söylesem yalan olmaz. Ancak gördüğüm diğer bölümler de adeta beni büyüledi.
Müze, ilk girişte çok geniş görünmüyor. Daha çok merdivenle yukarı çıkıp inerek gezebiliyorsunuz ama bu yönü benim diğer geniş ve koridorlu müzelerin aksine daha çok hoşuma gitti. Özellikle Pera Müzesi'nin çok farklı türden eserleri barındırması ve bu eserlerin her katta kendi türünden diğer eserlerle sergilenmesi sayesinde insana, 'iyi ki merdivenlerle çıkıp iniyoruz' dedirttiriyor. Ancak merdivenden bu kadar bahsettiğim için korkmayın, asansör de mevcut.

Kaplumbağa Terbiyecisi'nin dışında en sevdiğim bölümlerden biri de Afrika'daki zencilerin yaşadığı haksızlıkların sanata yansımış hali için ayrılan kat idi.


Aslında bu bölümde bazı Osmanlı resimlerini ve eserlerini de görebiliyorsunuz. Ancak ırk ve renk ayrımcılığına dikkat çeken eserler daha yoğunlukta bulunuyor. Bu eserlerin arasında yaratıcı bulduklarımdan bir tanesi de üzerinde dünya siyasi haritasının olduğu küreyi siyaha boyamaları idi.


Uzun lafın kısası Türkiye'de son gittiğim müzelere bakarak ''biz bu işi kaptık ya'' diyebilmenin gururuyla İstanbul'a yolu düşen herkese uğramalarını tavsiye ediyorum. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar